KARİA YOLU-BOZBURUN YÜRÜYÜŞÜ 3.GÜN (24 MART)
Saat kaç bilmiyorum, gece yarısı çok kuvvetli bir gökgürültüsü sesine uyandım. Oooo…! Dışarıda resmen tufan var. Şimşekler çakıyor ve deli gibi bir yağmur yağıyor. Rüzgar ise çatı uçuracak cinsten. (Ertesi gün öğrendim, rüzgar hızı da 70 km. imiş)
Bir anda aklıma, eğer mat patlamasaydı, şu an Bayır-İsteriç arasında bir bölgede, çadırın içinde olacağım geldi… Ürperdim… Çünkü çadırım iyi bir çadır olsa da, oldukça eski. Pollerinde çatlamalar var ve bunları elektrikçi bantıyla onarıp yola çıkmıştım. Yağmura dayansa bile, bu rüzgara dayanması çok zor olurdu. Hatta bu seviyede bir yağmura bile dayanacağı şüpheli. Çünkü neticede su geçirmezliği 1500 mm. su sütunu olan 3 mevsim bir çadır. Eğer gece çadırım dağılsaydı çok zor durumlarda kalacağım kesindi. Çünkü dışarıda hava sıcaklığı çok düşük (sanırım gece 4-5 C). Yağmur ve hızı 7o km. yi bulan rüzgarın etkisi ile çok çiddi bir hipotermi riski ortaya çıkacaktı. Gerçi buna hazırlıklıyım ve deneyimliyim… Geceyi her türlü sağ salim atlatırdım ama acı bir gece olurdu ve gram uyku uyuyamazdım. Bundan önceki iki gece de neredeyse hiç uyuyamadığım göz önüne alınırsa, tam anlamı ile perişan olacaktım… (Uyku tulumu olarak Ferrino Rider Bivak kullanıyorum. Tamamen su geçirmez ve ısı yalıtımı için içi alüminyum kaplı. Üstelik pançom da aynı zamanda tarp olarak kurulabiliyor… Tarpı kurup, bivak içinde hiç bir hayati tehlike olmadan sabahı rahatlıkla getirebilirdim. Ancak kesindir ki uyuyamazdım…)
İşte bazen ”matın patlaması” gibi olumsuz görünen bir olay, aslında çok olumlu sonuçlar doğurabiliyor. Bir anda pansiyon odası bana çok sevimli geldi. Dışarıda kopan tufanın sesleri arasında, sıcacık battaniyemin altına iyice büzüldüm ve yüzümde şansa bak gülümsemesiyle tekrar uykuya daldım..
Sabah 06.00 da uyandım. Yağmur tüm şiddetiyle devam ediyor, ancak rüzgar biraz hafiflemiş. Dışarı çıkıp kahvaltı edeceğim ancak hem saat çok erken, hem de çok yağış var. Biraz beklemek en iyisi..
Bekledim, bekledim, saat 07.00 oldu, 08.00 oldu, hava hep aynı. Saat 12.00 de Bayır minibüsüne de yetişmem lazım. Bu gidişle arabayı kaçıracağım… ”Bu böyle olmayacak” dedim ve giydim pançomu, kendimi Marmaris sokaklarına attım. İlk hedefim hava durumunu öğrenmek… Bu maksatla bir internet cafe aramaya başladım. Daha 5 dk. olmadı, şak diye bir anda yağmur kesildi ve güneş çıktı. Ben de sırtımda cart kavuniçi bir panço ile Marmaris sokaklarında mal gibi kalakaldım.
Her neyse bir internet cafe buldum ve hemen hava raporlarına baktım. Bu akşam içinde çok kuvvetli yağış ve fırtına uyarısı var. Rüzgar hızı da gene 60-70 km. olacak. Hemen kararımı verdim. Bu gece de Marmaris’te kalınacak ve yola ertesi gün devam edilecek. Gün kaybı nedeniyle biraz canım sıkıldı ama, bunu ileri ki günlerde telafi etme şansım olur sanırım.
Arabaya yetişme mecburiyeti ortadan kalkınca rahatladım, gittim bir börekçiye kahvaltımı ettim. Sonra pansiyona döndüm, pançomu çıkardım ve Marmaris sokaklarına geri döndüm. Akşama kadar kah çay bahçelerinde, kah cafelerde gazetelerimi okudum, günlüğümü yazdım. En sonunda da akşam üzeri alışveriş yaparak pansiyona döndüm.
Uzandım yatağa, radyomu açtım… Rehber kitabı ve haritayı inceleyerek yemeğimi yedim, rakımı içtim. Erkenden de yattım uyudum.
Böyle devam inşallah. Çok şanslısınız 😀
BeğenLiked by 2 people
Keyifle okuyorum son gezinizi, tecrubelerinizi de aklima veya defterime not ediyorum, hepsi icin cok tesekkurler!
BeğenBeğen