GECE DOĞA YÜRÜYÜŞÜ

p482613681-5

HER DOĞA YÜRÜYÜŞÇÜSÜ, EN AZINDAN BİR, TERCİHEN PEK ÇOK KEZ GECE YÜRÜYÜŞÜ YAPMALIDIR. 

Çünkü gelecekte, herhangi bir nedenle ve hiç ummadığınız bir anda gece yürümek mecburiyetinde kalabilirsiniz.  (Örneğin gece kampta yürüyüş partneriniz ciddi bir rahatsızlık geçirebilir ve siz gidip acilen yardım getirmek durumunda kalabilirsiniz. Ya da gecikme nedeniyle, gündüz bitirmeyi planladığınız bir yürüyüşün son bölümlerini gece yapmak mecburiyetinde kalabilirsiniz. – Özellikle keşfe çıktığım periyotlarda bu defalarca başıma gelmiştir. Hatta gece 01.00’e kadar yürüdüğüm olmuştur.-)  Bu takdirde önceden gece yürüyüşü yapmış olmak size büyük bir güven ve rahatlık kazandırır.

Diğer bir neden ise, gece yürüyüşü çok farklı bir doğa deneyimidir ve size ummadığınız kadar büyük bir tecrübe kazandırır ve farklı duygular tatmanızı sağlar.

Burada bahsettiğimiz gece yürüyüşü, ortalığı gündüz gibi aydınlatan el fenerleri ve kafa lambaları eşliğinde yapılan bir yürüyüş değildir.  Tıpkı atalarımız gibi, gece karanlığında, doğal duyularımız ile yaptığımız bir yürüyüştür.

01-yosemite-man-hiking_35639_600x450

GECE DOĞA YÜRÜYÜŞÜNÜN ÖZELLİKLERİ:

1. Farklı duyularınız devreye girer. Gündüz esas olarak görme duyunuz ön planda olup size yön verirken, gece yürüyüşlerinde, gündüzleri geri planda kalan işitme, dokunma ve koku alma duyularınız öne çıkar.

2. Gece doğa çok farklı görünür. Çok iyi bildiğiniz yerleri, patikaları bile gece tanımakta zorluk çekersiniz. Eski yürüyüş yolları size sanki yeni bir yol gibi görünür.

3. Gece doğal yaşam çok daha zengindir. Pek çok küçük hayvan, karanlığa saklanarak güvenle beslenebilmek için gece faaliyete geçer. Doğal olarak onlarla beslenen yırtıcılar da gece faaliyetlerini arttırırlar. Bu nedenle zaman zaman gece karanlığında size bakan bir çift parlak göz görürsünüz. Hayal dünyanız hızla devreye girer. (Geçen yıl Kapıdağ’da bir keşifte,  Eğridere denen bir bölgede açık havada kamp kurmuştum. Gecenin bir yarısı uyandığımda, çok yakınımda  bana bakan bir çift parlak gözle karşı karşıya kaldım. Atalarımdan kalan savunma dürtülerim hemen devreye girdi. Tüylerim diken diken, telaşla bir elimle kafa lambasını, bir elimle bıçağımı kaptım. Işığı yaktığımda gözlerin sevimli bir köpeğe ait olduğunu gördüm.)

4. Gece karanlığı sesleri büyütür.  Küçücük bir sincabın bile orman zeminindeki hareketi büyük gürültü çıkarır ve size kocaman bir ayının dolaştığı hissini verir. Uzaklarda ki bir baykuşun ötüşü veya bir çakalın uluması ise gece karanlığında tüm ormanda yankılanır.

5. Gece gökyüzü çok daha iyi görülür.   Ay, yıldızlar, düşen meteorlar,  kentin yapay ışıkları altında kaybolmadıklarından gece karanlığında çok daha iyi ve heybetli görünürler.

6. Mutlak karanlık yoktur. Gece yürüyüşü size mutlak karanlık diye bir şeyin olmadığını gösterir. Kapalı bir havada yapılan gece yürüyüşlerinde bile, bir müddet sonra (yaklaşık 30 dakika) pek çok şeyi görebilir hale gelirsiniz.

night-hiking

GECE DOĞA YÜRÜYÜŞÜ GÜVENLİĞİ:

 1. Yürüyüşe ya gün batımında başlayın, ya da tamamen karanlıkta 30 dakika bekleyip, gözleriniz karanlığa iyice alıştıktan sonra başlayın.

2. Önceden iyi bildiğiniz ve zorluk derecesi yüksek olmayan parkurlarda yürüyün.

3. Yürüyüş hızınızı düşürün.

4. Başlangıçta açık ve mehtaplı havaları seçin. Gece yürüyüşü konusunda yeterli deneyim kazandıktan sonra, kapalı ve karanlık havalarda yürüyebilirsiniz.

5. Tamamen sessiz olun.

6. Yanınızda gerektiğinde kullanmak üzere,  ellerinizi boşta bırakacak bir kafa feneri ve yedek pil bulundurun. Kafa fenerinizin mutlaka kırmızı ışık seçeneği olsun. (Çünkü beyaz ışıktan sonra gözlerin tekrar karanlığa alışması uzun bir süre alır. Kırmızı ışıktan sonra ise gözler karanlığa tekrar çabucak adapte olur.)

7. Ayı gibi büyük yırtıcıların yoğun olduğu bölgelerde gece yürüyüşü yapmayınız.

8. Tıpkı körlerin baston kullanması gibi, iyi göremediğiniz noktalarda batonlarınızı kullanarak, yoldaki tehlikelerin farkına varmaya çalışın.

Comments
13 Responses to “GECE DOĞA YÜRÜYÜŞÜ”
  1. emrekurt90 dedi ki:

    Mete abi merhaba yazılarını her gün merakla takip ediyorum ve her bilgisayarı açtığımda acaba Mete abi bugün ne paylaşmış diye mutlaka bakıyorum. Aslında abi size biraz kızgınım. Sizin yüzünüzden Doğa ve özellikle Likya Yolu hiç aklımdan çıkmıyor. Geçen dönemdeki yürüyüşlerimi size anlatmıştım, hatırlarsınız. Yine kendimi daha fazla tutamadım ve ekim ayı için şimdiden bilet aldım. En azından bir gece doğada tek başıma yalnız kalmak istiyorum. Şimdi gelelim sorumuza 🙂 Geceyi Gelidonya feneri’nde geçirmeyi düşünüyorum. Uyku tulumum ve matım var. Fener’de ki ahşaptan yapılmış katın üzerinde yatsam sizce sıkıntı olur mu? Planım öğle vakti oraya varıp geceyi orda geçirmek, sonraki akşam ise uçakla tekrar dönüş.Başka ne gibi şeyler düşünmeliyim? Ateş yakmaya gerek varmı v.s.? Cevabınız için şimdiden teşekkürler. Sizden detaylı bir cevap bekliyorum çünkü bunun sorumlusu sizsiniz. 🙂

    Beğen

    • Seawolfmete dedi ki:

      Merhaba Emre,

      Gelidonya Feneri sanırım 2005 yılında, Türkiye’nin en iyi panoramik noktası seçilmişti.O nedenle harika bir seçim yapmışsın. Ben de Likya Yolu yürüyüşümde bir gece Gelidonya Fenerinde kamp kurup gecelemiştim. Şansıma hiç rüzgar yoktu ve tam bir dolunay mevcuttu. Olağanüstü güzel, hatta büyüleyici bir ortam vardı. Öylesine ki gecenin bir yarısı, tuvalet için kalktığımda bile, bir saat daha oturup manzara seyretmekten kendimi alamamıştım.

      Ancak göz önüne alman gereken bir husus daha var. Orası aynı zamanda Türkiye’nin en rüzgarlı noktalarından biri. Ben çok şanslıydım ama, diğer yürüyüşçülerin günlüklerini okursan, neredeyse hepsi çok sert rüzgar nedeniyle ancak kısa bir süre orada kalabildiklerini yazmışlar. Yani kamp kurmak için uygun olmayan hava şartlarıyla da karşılaşman kuvvetle muhtemel.

      Ancak karar değiştirmene gerek yok. Benim önerim şu yönde. Gelidonya Feneri’ne Karaöz üzerinden git. Giderken fenerden önceki çam ormanı içerisinde kendine yedek bir kamp alanı belirle. Eğer rüzgar Gelidonya Feneri’nde kamp kurmana izin vermezse, dönüp yedek kamp alanında kamp kurabilirsin. (O orman bölgesi hakim rüzgarlara kapalı)

      Eğer hava şartları uygun olursa, ağaç kerevetin üzerinde, açıkta geceleyebilirsin, sorun olmaz. Ancak yanında bir çadır da mutlak bulundur.Hava şartları seni çadır kurmaya mecbur edebilir.

      Ateş yakmak ise kişisel bir tercih konusu. Ben yakmamıştım. Mehtap ve fasılalarla etrafı aydınlatan fener ışığı, olağanüstü mistik bir ortam yaratmıştı.

      Benim önerim dolunay zamanı git. İstiyorsan yemek yapmak için küçük bir ateş yak. Daha sonra da ay ve fener ışığı altında o olağanüstü manzarayı seyret.

      Beğen

      • emrekurt90 dedi ki:

        Mete abi detaylı açıklamanız için çok teşekkür ederim. Bunların hepsini dikkate alacağım. Söylediğiniz gibi Gelidonya Feneri’ne Karaöz üzerinden gitmek çok daha mantıklı. Ben geçtiğimiz baharda Adrasan üzerinden gelmiştim o yüzden dediklerinize şiddetle katılıyorum 🙂 Sizin daha önceki yaptığınız yürüyüşleri kaç sefer okudum bilmiyorum ama hepsini ezbere biliyorum, özellikle Gelidonya Feneri kısmını 🙂 Aslında kafamda bir fikir var ama sizce olur mu? Akşam fenerin ışığını açmaya gelen kişiye rica etsem fenerin içinde kalmama müsaade eder mi? Aslında izin verse çok daha fantastik olmaz mı? Tekrardan görüşmek üzere 🙂

        Beğen

        • Seawolfmete dedi ki:

          Emre, artık fenerin ışığını açmaya kimse gelmiyor. Daha önce her gün 17.00 de geliyorlarmış. Ama artık otomatik, gün ışığına göre kendiliğinden yanıyor.

          Birde fenerin içinden o muhteşem manzarayı görme şansın yok. Ben dışarıda kamp kur derim..

          Beğen

          • emrekurt90 dedi ki:

            Fenerin tam tepesine de çıkmak isterdim ama kısmet değilmiş o zaman. Gerçi ekim ayına daha çok var ama ben şimdiden yürüyüş hayallerini kurmaya başladım. Yardımlarınız için çok teşekkür ederim Mete abi. Siz olmasaydınız yaptığım yürüyüşlerin büyük bir kısmını (en azından Likya Yolu’nu) yürüyemezdim. Her şey için tekrardan sağ olun ve daima var olun. Gideceğim zaman bir durum olursa sizi tekrardan rahatsız edersem kusuruma bakmazsın artık Mete abi 🙂

            Beğen

  2. Ahmet Selim dedi ki:

    Eskiden köyde yaşarken yeşil sebze ve meyve yetiştirirdik. Tabi bunlar sık sık su isteyen mevye ve sebzeler olduğu için yazın havaların çok sıcak olduğu zamanlarda devlet su işlerinin sulama kanallarından gelen su ile üç dört günde bir sulamak gerekiyordu.

    Ben küçük yaşlardan itibaren tarlayı hep geceleri sulardım. Üstelik tek başıma. Gece yaz aylarında serin olur. Bu nedenle sıcağa karşı geceyi tercih ederim. Gece bana gerek şehirde olsun gerekse arazide olsun gündüzden daha fazla huzur vermiştir. Sükunet, kendinle başbaşa kalma, gizem, duyuların daha farklı çalışması gibi duygular bana huzur vermiştir hep.

    Ev ile tarlanın arası 2 km. kadar uzaklıktaydı. Gece acıkacağım için yanımda mutlaka yiyecek ve içecek götürürdüm. Suyu tarlaya ağızladıktan sonra ateş yakıp çay yapardım, yemek yapardım. Hava biraz soğuk olursa ateşte ısınırdım ve ateş sivrisineklerden de korurdu. Birde tarladan karpuz kavun kopardım mı mis gibi bir alem yapardım. Gece yürüyüşü deneyimimi bu şekilde geliştirdim.

    Tarla sulamaya gitmediğim zamanlar köyden arkadaşlarla sırf alem yapmak için araziye giderdik. Biraz pirzola et veya tavuk, köy ekmeği, çay, karpuz kavun ve diğer meyvelerle arazide bir yerde ateş başında alem yapardık. O sohbetlerdeki samimiyet birkaç istisna dışında kolay kolay bulanabilecek samimiyetler değildir. İnsanlar karanlıkta korkudan mıdır veya karanlıkta yanındakilere güvenme/güven verme ihtiyacından mıdır bilmem ama insanların arazide karanlıktaki sohbetleri bana her zaman samimi ve cömert gelmiştir.

    O duyuların nasıl çalıştığı da hala aklımda. Gecenin karanlığında çeşitli hayvanların sesleri, çeşitli bitkilerin, suların ve toprağın havada dolaşan kokuları ve dokunma hissinin verdiği gizem anlatılmaz yaşanır dedirten cinstendir. Sırf bu duyular üzerine birden fazla kitap yazılabilir.

    Şuan şehirde olduğumdan kafa dengi birilerini bulursam araziye çıkıyorum ama nadiren. Fakat köye gittiğim zamanlar mutlaka her gece araziye çıkıp gezerim. Bir kaç defa yeğenleri mi de götürdüm yanımda. Ama yürüyüş değil de tarlada ateş başı çay- sohbet için geldiler. Şimdi onlar da müptelası oldular 🙂

    iyi bir bilgi birikiminden sonra ufaktan ufaktan gece gezilerine çıkarsınız bağımlısı olabilirsiniz. Benden söylemesi. Tabi yiyecek içecek götürürseniz çok daha keyifli oluyor. 1 bardak nescafe ile bir bisküvi veya kek bile çok iyi moral veriyor. Nescafe için sıcak suyu ateşte çelik bardakta kaynatabilirsiniz. Bunun için ” tatonka handle mug ” öneririm. Bide üstüne bir kapak uydurursanız is pas suya sinmez ve tadından yenmez. Bisküvi veya hazır kek yerine ev yapımı kek, poğaça, börek vs. götürürseniz daha doğal ve lezzetli olur. et yerine de sucuk götürürseniz hem en küçük ateşte bile bir iki dakikada ısıtıp ekmek arası yiyebilirsiniz. hem de zamandan tasarruf sağlarsınız.

    Beğen

    • Seawolfmete dedi ki:

      Ahmet, doğa tıpkı bir uyuşturucu gibi. Bir kere gittin mi hep gitmek istiyorsun. O nedenle yeğenlerinin de müptela olması normal. İyi bir şey yapmışsın ve onları doğayla buluşturmuşsun…

      Beğen

  3. Ahmet Selim dedi ki:

    El feneri yerine kafa feneri şart diyebilirim. Kafa fenerlerindeki kırmızı ışığa sinek, böcek vs. gelmez. Ama beyaz ışık yakarsanız hem görme duyunuzu köreltir hem de sinek, böcek vs. ışığa hücum ederler.

    Beğen

  4. emrekurt90 dedi ki:

    Merhaba Ahmet bey, yorumunuz ve geçmişteki anılarınızı paylaştığınız için teşekkürler. Ben Gelidonya Feneri’ne baharda gittim ancak gece kalmadım. Mete abi orada kaldığı için onun deneyimlerini sordum. Ama sizinde anlattıklarınızı dikkate alacağım tabikide. Dinamolu el fenerim var. Gece iş yapar herhalde. Mete abinin cevabını bekliyorum. Selamlar…

    Beğen

  5. Ahmet Selim dedi ki:

    Köyde motocross diye tabir edilen ve Türkçe’ye arazi motosikleti diye tercüme edebileceğimiz, altı yerden baya yüksek, dişli tekerlekli, süspansiyonu son derece güzel ve yakıt tüketimi 100 km. ye 2.5 litre gibi benzini koklar cinsten bir motosikletim var.

    Gece sırt çantama yiyecek-içecek aldıktan sonra motosiklet ile dağda, arazide ne kadar yayla ve tarla yolları varsa (çoğu yere sadece traktör ve arazi motosikleti girebiliyor) her yere gidip umarsızca gezerim. Motosiklet ile gece tarlalarda, dağlarda ve yaylalarda gezmenin kendine has güzellikleri oluyor. Motosiklet ile gezince köpek korkusu gibi korkular olmuyor. Sürekli farlar yandıği için arazideki yollarda bir sürü yabani hayvanı yakından görme şansına sahip olabiliyorsunuz. Ben gece motosiklet gezilerimde çok defa kurt, tilki, tavşan, arap tavşanı, domuz, sansar, porsuk gibi havyanları hemen yakınımda gördüm. Ve her ne kadar farlar yansa dahi sürekli acaba önüme ne çıkacak diye merak etmek çok büyük bir gizem ve merak katıyor. Bunun yanında yaz geceleri serin havalarda bide sürekli rüzgar yiyorsunuz hafiften üşüyorsunuz falan…

    Acıkınca da hemen uygun bir yere park edip çantada ne varsa termosta getirdiğiniz veya ateşte kaynattığınız sıcak bir çay ile birlikte yiyorsunuz, karnınız doyuyor, ısınıp mutlu oluyorsunuz falan 🙂

    Kısacası gece motosikletle arazide gezmek te çok büyük zevk veriyor. Yaban hayatını yakından görme şansınız oluyor. Ben porsuk denen hayvanı motosiklet gezisinde gece ilk defa gördüğümde hayvanın ne olduğunu bilememiştim. Porsuk hiç kaçmıyordu geri vitesi yoktu hayvanın. Ne olduğunu da bilmiyordum. Biraz korkunç, biraz gizemli, biraz ilginç, biraz karanlık falan olunca çok değişik hisler meydana gelmişti bende 🙂 Sonradan araştırdım ki porsuk muş.

    Beğen

  6. Ahmet Selim dedi ki:

    Merhaba Emre bey. Mete abi cevap verecektir. O gelene kadar herkes kendi düşüncelerini paylaşabilir. Ben kendi deneyimleri mi anlatıyorum ama sizlerin deneyimlerini de hep dinlemek öğrenmek isterim.

    Beğen

Trackbacks
Check out what others are saying...


Yorum bırakın