3. GÜN (KAMP ALANI – BAYIR)
Asfalttan bir yalnış dönüş ve neredeyse tam bir günün heba olması. 3. günün kısa özeti bu.
Sabah gene gün doğarken, tüm uykumu almış ve dinlenmiş olarak uyandım. Toparlanarak yola çıkmaya hazır hale gelmem 1 saati buldu. Karia Yolu, kamp alanının ilerisindeki çam ormanına girerek devam ediyor. Niyetim bu gece İsteriç-Taşlıca arasında kamplamak.
Günlük güneşlik bir hava var. Yoğun bir çam ormanı içerisindeyim. Boşluklardan orman zeminine düşen güneş ışıkları, gölgeler, yemyeşil çam ağaçları ve kahverengi toprak tam bir görsel şölen sunuyor.
Denize paralel ilerleyen patika belirgin ve işaretleme gayet iyi. Biraz sonra deniz manzaralarıda görsel şölene dahil oluyor. Solumda bir koy ve ortasında da bir ada var. Sahilinde de turistik tesisler. Burası Çiftlik Koyu olmalı.
Biraz sonra orman bitti. Kayalık bir araziden aşağıdaki vadiye doğru inmeye başladım. Biraz sonra, çitler, duvarlar ve kapıların olduğu, geniş bir alana geldim. Sağ tarafta ileride tek bir ev var. İşaretler burada kayboldu. Bakındım göremedim. Sanırım çitlerle, duvarlarla çevrilmiş kapılardan geçeceğim.
Önüme çıkan kapılardan geçerek inişe devam ettim. Sağ tarafta, hortumdan kovaya akan bir su var. Arkasında da harika bir ağaç ve gölgesi. Sırt çantamı çıkardım, mola verdim. Biraz sonra Bayır’a gidecek olmama rağmen sularımı fulledim. Çünkü çok su tüketiyorum ve her ihtimale karşı, bulduğum her kaynağı değerlendirmeliyim.
Bir traktör yolu aşağıya doğru devam ediyor. Yoldan aşağıya doğru devam ettim ve küçük bir köprüyü geçtikten sonra traktör yolu, toprak bir orman yoluna dönüştü. Bu yoldan bir müddet devam ettikten sonra, sol tarafta bir evi geçtim. İleride, solda bir elektrik direği var ve sağında çam ağacında yola devam etmeyiniz anlamında, kırmızı çarpı işareti. Karia Yolu bu noktada soldan bir patika ile, çıplak ve kayalık bir tepeye tırmanıyor. Çıkış çok kısa bir çıkış ve bir evin önünden tekrar düzlüğe çıkılıyor. Evin önündeki toprak yol, beni Bayır’a götürecek olan asfalta çıkartacak.
Burda kameranın şarjı, açık unutmuşum gene bitti. Yedek batarya da sırt çantasının derinliklerinde. Yılların alışkanlıklarının yerine yenilerini koymak kolay olmuyor. Artık Bayır’da çıkartırım dedim ve yola devam ettim.
Kısa bir müddet sonra asfalta geldim ve işte tam bu noktada önemli bir hata yaptım.
Biraz önce su molasında rehber kitabı incelemiştim. Orada yolu tam olarak şöyle tarif ediyor.”Bele vardığınızda sağa dönün ve mezarlığı geçtikten sonra tekrar sağa dönün, patika Bayır Köyüne iniyor. Asfalt yoldan sola dönüp, kahvelerin, dükkanların ve bir çeşme ve anıtsal bir çınar ağacının olduğu köy merkezine ilerleyin.” .
Aklımda kalan kısmı ”asfalta çıktıktan sonra sola.. ”
Biraz sonra asfalta çıktım ve hiç bir tereddüt duymadan, kendimden emin olarak sola döndüm. Kendimce Bayır’a doğru asfalttan gidiyorum. Yol çam ormanı içinde ve çok güzel. Üstelikte daha erken sayılır.
Epey yürüdüm.. Bayır bu kadar uzakta olmamalı. İçime yalnış yolda olduğuma dair bir kuşku düştü. Tam rehber kitabı açıp bakacağım, Kayalıözü Mahallesi ve Kızılca Öğretmen Mahallesi tabelalarına geldim. Bunlar Bayır Köyü Mahalleleri. O zaman doğru yolda olduğum kanısına kapıldım ve aynı yönde yürümeye devam ettim. Asfalt denize doğru sürekli alçalıyor. Ve sonunda denizi ve deniz kenarındaki binaları gördüm. Yalnış yolda olduğuma emin oldum. Çünkü Bayır deniz kenarında değil. Geldiğim yer, kamp alanından ayrıldıktan sonra, tepeden gördüğüm Çiftlik koyu olmalı.
Artık geri dönmek olmaz, bu kadar gelmişlen bari buraları da göreyim dedim. İlerde yolun solunda ve sağında tek tük evler var. Yola devam ettim. Soldaki evde yaşlı bir karı koca çay içiyorlar. ”Burası neresi?” dedim.. ”Çiftlikli’‘dediler. Yanılmamışım, yukarıdan gördüğüm koya inmişim. Bayır’ı ne kadar geçtiğimi sordum.3 km falan diyecekler zannediyordum. Meğerse 7-8 km. geçmişim. Şaşırdım. Bu kadar çok yürüdüğümü farketmemiştim. Oysa mesafe tahmini konusunda epey iyiyimdir.
Beni de çaya buyur ettiler. Çayı çok severim ve hayır demem mümkün değil. Oturdum masalarına, çayım geldi, laflamaya başladık.. Bu arada kamerayı da tekrar şarja taktım.
Yaşlı amcanın adı Zeki. Hangi yoldan geldiğimi sordu, anlattım. Asfalta çıkınca sağa dönmen gerekiyordu dedi. Rehber kitaba tekrar bakınca tanımlamada bir sorun olduğunu farkettim. Tanımı burada düzeltmekte ve sadeleştirmekte fayda var. ”Toprak yoldan asfalta çıkınca sağa dönün” demek yeterli. Çünkü o yol doğrudan Bayır köyüne gidiyor. Üstelik mezarlıktan sağa dönen yolda patika değil, asfalt.
Tekrar geri dönmem gerekecek, 7-8 km. üstelik yokuş yukarı. Bu da bu günün artık Bayır’da sonlanacağı anlamına geliyor. Oysa İsteriç’i geçmeyi planlıyordum. Bir anda planımı değiştirdim. Rehber kitapta Bayır’da bir pansiyon olduğundan bahsediyordu. Gece orda kalmaya karar verdim. Aslında bu yürüyüşleri keyifli kılan, belki de ön görülemeyen bu küçük aksilikler. Solo yürümenin de en büyük avantajlarından biri de bu. kafana göre takılabilme özgürlüğü.
Zeki Abi beni bırakmıyor. ”Otur gidersin’‘ diyor. ”Saat 15.30 da okul servisi var ben seni onla Bayır’a gönderirim diyor. Çiftlik Mahallesi 3 hane imiş. Sanırım sohbet edeceği yeni bir yüz ona da cazip geldi. Ben de iyice serdim iyice kendimi. Gelsin çaylar, gitsin çaylar, çekirdekler çitletilsin. Bir muhabbet, bir muhabbet…
15.30’da okul servisi geldi. Şöförü genç bir çocuk. Sağolsun beni Bayır’a kadar getirdi ve bu yolu geri yürümekten kurtardı. (Şöförden öğrendiğime göre, yol 8 km. imiş.) Köy merkezi çok büyük. Köy değilde bir belde gibi. Marketler, pide salonu. Dev bir çınar ağacı ve çeşmeler.. Üstelik kalabalıkta.
Pansiyonu sordum. Başka bir mahalledeymiş. Oraya doğru yola koyuldum. Burada da her yer seçim bayrakları ile donatılmış. Pansiyon epey uzak, belki 1,5-2 km. Ancak bu esnada, Karia Yolu’nun Bayır’dan ayrıldığı yoluda gördüm. Bu iyi oldu. Sabah aramama gerek kalmadı.
Pansiyonu buldum. Beni görünce şaşırdılar. Pek gelip giden yok sanırım. ”Kapalıyız, odalar hazır değil” dediler. ”Önemli değil ben alışkınım, kalırım” dedim. Israrım karşısında pes ettiler ve beni alıp odaya götürdüler. 2. katta apart bir oda. Çok güzel ama tabi burada da sıcak su yok. Fiyatı sordum. ”Sezonda 50 TL.” dediler. ”Şimdi sezonda değiliz” dedim ve allem ettim kallem ettim, burayı da 25 TL. ye tuttum.
Soyundum, soğuk suyla bir banyo yaptım ve temiz kıyafetlerimi giydim. Hava daha aydınlık. Aklım da meydanda ki gözlemecide..
Bayır merkezine tekrar gittim. Koca bir ayranla, iki koca gözleme yedim. (Yürürken, ağırlığından ve hacminden dolayı ekmek türü hiç bir şey taşımıyorum. Karbonhidrat ihtiyacımı böyle yerleşim yerlerindeyken karşılıyorum.) Bakkaldan da bir bira aldım, odama döndüm.
Yatağa girdim. Birayı açtım, rehber kitap ve haritadan yarın yürüyeceğim bölümü incelerken içtim. Uyku bastırdı. Sanırım daha 20.00 olmadan derin bir uykuya daldım.