6. GÜN – 20 MART (Kınık-Üzümlü)
Sabah erkenden, 06.00’da uyandım. Bir saat yatakta yuvarlandım. 07.00’da kalktım, giyindim, doğru dışarı.. Dün akşam yemek yediğim yere gittim bir sabah çorbası içtim, Odama çıktım, çantamı topladım, 08.15 gibi yola çıktım.
Likya Yolu kaldığım yerin hemen önünden geçiyor ve Xanthos’a doğru gidiyor. Asfalt bir yol. Kısa bir yürüyüşle (1 km. kadar) Xanthos’a ulaştım.
Kent girişindeki görevliden bir yol tarifi aldım. Yola devam. Asfalt bir yol. Her iki yanı çam ormanı. Ama gene de asfalt bir yol işte. Pek keyif vermiyor. 1-2 km sonra yol bir otobanı kesti. Sanırım Antalya yolu. Otobanı geçtim, tam karşısındaki yoldan devam edip kısa sürede Çavdır’a geldim. Yol kenarında bir köy kahvesi. 5-6 kişi oturmuş çay içiyor. ‘’Merhaba’’ dedim ve yanlarına çöktüm. Hem dinlenme hem sabah çayı. ‘’Nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun, nerelisin, neden yürüyorsun’’ gibi pek çok soruyu cevapladıktan sonra tekrar yola koyuldum.
Çavdır çıkışında mezarlığa doğru ayrılan sapağı fark etmemişim. Yürüyorum, bir müddet sonra bu yolu atlamış olabileceğimi sezdim. Yolun solunda bir inşaatta çalışan işçilere Likya Yolu’nun nereden saptığını sordum. Sanırım çalışmak için dışarıdan gelmişler. Bilmiyorlar ama ‘’Abi turistler şurdan giriyor’’ diye 40 metre arkamda ki bir yolu gösterdiler. Döndüm o yola girdim ve 100-150 metre sonra, mezarlık çıkışında Likya yolu işaretlerine rastladım. Sonran taşlık ve düz bir alanda ilerlemeye başladım.
‘’ŞUNU SÖYLEMELİYİM Kİ İŞARETLERİ TAKİP KONUSUNDA EN ZOR ALANLAR DÜZ YERLER. ÇÜNKÜ LİKYA YOLU İŞARETLERİ, YERDEKİ TAŞ VE KAYALARDA.. OTLAR, DİKENLER VS UZAKTAN GÖRMENİZİ ENGELLİYOR. ANCAK YANINA GİTTİĞİNİZDE FARK EDEBİLİYORSUNUZ. TEK BAŞINA İŞARET ARAMAK DA EPEY ZAHMETLİ VE ZAMAN ALIYOR. HER YÖNE SİZ BAKMAK ZORUNDASINIZ. GRUP HALİNDE YÜRÜYÜŞLERDE İS,E 3-4 KİŞİ, FARKLI YÖNLERE DAĞILARAK ÇOK DAHA KOLAY VE HIZLI BULMA ŞANSINA SAHİPLER’’
Bir kaç kez işaret kaybet-ara faslından sonra, Xanthos’a su getiren antik su kanallarına ulaştım. Ondan sonra işaret sorunu bitti. Sulama kanalları üstünden gidilecek. Bu bölüm çok kolay, ancak sağ taraftaki oldukça dik ve derin boşluk nedeniyle yükseklik korkusu olanları gerebilecek yer. Sürekli bir boşluk hissiyle yürüyorsunuz.
Yol bir müddet sonra eski bir Roma kemerine geldi. İşte insanı gerçekten geren, iki tarafı çok yüksek, daracık, kırık dökük bir köprü. Ben kendi adıma tüm Likya Yolu boyunca sadece burada gerildim diyebilirim. Allahtan kısa, çabucak geçtim ve su kanallarında yürümeye devam ettim. Sağ taraftaki ova, tamamen sera.
Biraz sonra ikinci bir su kemeri daha geldi, ancak yol bunun üstünden değil de yan tarafından aşağıdan geçiyor. Bundan sonra su kemerlerinden su akmaya başladı. Suyun akış istikametini tersinde bu kez kanalların yanından yürüyorum. Karain’e, yöre halkının söyleyişiyle suyun gözüne doğru gidiyorum. Bu arada, bir düz alanda sulama kanallarından akan suyla şişelerimi doldurdum.
Bir müddet sonra vadi daralmaya, karşıdan gelen su miktarı artmaya ve bitki örtüsü değişmeye başladı. Sular kanaldan taşıyor ve etrafını da çamur yapmış, çamurların içinde ilerliyorum artık. Etraf kanal kenarlarında yoğun zakkum, yamaçlarda ise çam ağaçlarıyla çevrili. Hava kapattı. Karşıdan sular gürüldeyerek, sıçrayarak geliyor. Çok egzotik bir atmosfer var. Kamera pillerinin şarjı gene bitti. Bu güzellikleri fotoğraflayamadım. Bir sonraki yürüyüşte fotoğraf konusuna çok çalışıp çıkmam gerek.
Biraz sonra vadinin tabanına geldik ve Likya yolu burada kanallardan ayrılıp karşı yamaca, ormana atladı. Burada bir orman yoluna çıkıyorsunuz. 25-30 metre sonra Likya Yolu karşıdan gene ormana dalıyor. Ben de tesadüfen fark ettim. Yoksa orman yolundan devam edecektim. Neyse kısa bir tırmanıştan sonra iniş başladı ve aşağılarda büyük bir asfalt gözüküyor. 30 dk. sonra asfalta çıktım ve 1-2 km asfalttan tırmanarak Üzümlü köyüne ulaştım. Sanırım saat 15.00 civarları. Burada biraz mola verip Akbel’e devam edeceğim.
Ahmet Altuğ güncelerinde, burada, bir pide salonun üst katında konakladıklarını yazmışlardı. Yolun solunda, tam karşıda pide salonunu gördüm. Dinlenmek ve çay içmek için içeri girdim. Genç bir çocuk işletiyor burasını. İsmi Rıza. Çay söyledim ve kamera pillerimi şarj edip edemeyeceğimi sordum. Pilleri şarja taktım. Biraz sonra Rıza yanıma geldi. Harita üzerinden yola ilişkin birkaç soru sordum. Burası hakkında, üst katta yer verdiği iki arkadaşın güncelerinden bilgi sahibi olduğumu ve olumlu şeyler yazdıklarını söyledim. Rıza bana ‘’ Abi istersen sen de kalabilirsin orada’’ dedi. Bir anda Akbel’de çadırda kalmaktan çok daha cazip geldi. İkiletmeden ‘’Tamam, kalırım’’ dedim.
Rıza akşam 19.30’da gidiyormuş. O saate kadar aşağıda oturup günlük yazmaya karar verdim. 1-2 gün gerideyim çünkü. Çay, ayran içip hem yazıyorum, hem de işinden fırsat buldukça Rıza ile laflıyorum.
Rıza evli, 2 çocuklu. Çok genç ve sürekli gülümsüyor. 2 yıl öncesine kadar burada çalışıyormuş. 2 yıl önce Muhtarlıktan kiralamış. Bu iş yerinin hem patronu, hem işçisi. Çünkü tek başına. Sezonda yanına bir yardımcı alıyormuş.
Kapatma vakti yaklaştı. Bir pide, salata ve ayran söyledim. Biraz sonra pide geldi. O da ne. Benim gördüğüm en büyük pide. Neredeyse 1 mt. Nasıl yiyeceğim ben bunu diye düşünürken, hemen fark ettim ki, pidenin büyüklüğü hamurunun inceliğinden. O kadar ince açmış ki Rıza hamurunu, pide kocaman olmuş. Tabii o oranda da kaliteli. Harika bir akşam yemeğinden sonra Rıza’nın kapatma vakti geldi. Giderken beni üst kata çıkaracak diye bekliyorum. Bana ‘’Gel benimle abi’’ dedi. Rıza önde ben arkada karşıdaki muhtarlık binasına gittik. Üst katı köy konağı, Rıza beni burada ağırlayacak. Girdik 4 yataklı bir odaya. Yanda banyo, sıcak su, tuvalet hepsi var. Gene dört ayak üstüne düştüm.
Rıza’ya dükkanı yarın kaçta açtığını sordum. 07.30 da açıyormuş. Kahvaltıda görüşmek üzere Rıza ayrıldı. Ben de önce banyo, sonra da Rakı keyfi yaptım. Yattım bir yatağa, bu güne kadar karşılaştığım her yerde insanların bana yardım etme çabasını düşündüm. Buralarda insani değerler halen korunuyor. Duygulandım. Bir müddet sonra da uyuya kalmışım.
merhaba yazılarınız gerçekten çok başarılı başka günceler gibi karışık yazmamışsınız bu yüzden yürüyüşde bile kullanılabilecek düzeyde merak ettiğim son resimdeki likya yolu kitabı bende de var sizin işinize yaradımı o kitap ben okuyorum ama pek işe yarar gözükmüyor
BeğenBeğen
Rehber kitaplarımız ne yazık ki edebiyat ağırlıklı, turistik rehber gibi yazılıyor. O nedenle çok fonksiyonel değil. Ancak gene de yanınızdan ayırmayın. kitapta ki bir tarif bazen çok yardımcı olabiliyor…
BeğenBeğen