HİMALAYALARA YÖNELİŞ – 1. DÖNEM
Dağcılığın Altın ve Gümüş çağları olan 1854 – 1882 yılları arasında, neredeyse Avrupa’nın tüm dağları fethedilmiş, dağcılık teknikleri ve ekipmanları gelişmiş ve dağcılar artık yeni hedefler arar hale gelmişti. Gözler doğal olarak Avrupa dışında ki dağlara ve özellikle dünyanın en yüksek dağlarının yer aldığı Himalayalar’a çevrildi.
1895 yılında dönemin en ünlü dağcılarından biri olan İngiliz Dağcı Alfred F. Mummery, beraberinde Geoffrey Hastings ve Norman Collie olmak üzere, dünyanın ilk 8.000 lik dağına tırmanmak üzere yola çıktı. Hedefleri Nanga Parbat (8126 mt.) Diamir yüzü idi. Buradan 6500 metreye kadar tırmandılar. Ancak daha sonra Rakhiot yüzünden yaptıkları tırmanışta Mummery ve iki Gurka çığ altında kalarak hayatlarını kaybettiler ve cesetleri bir daha bulunamadı. (Bu çıkış ancak 1975 yılında, Reinhold Messner ve Peter Habeler tarafından gerçekleştirilebilmiştir.) Fakat bu ekip lightweight ekspedisyonların öncüsü olmuştur..
Alfred F. Mummery
Bu ekspedisyon, malzeme ve dağcılık tekniklerini geliştirme konusunda itici bir rol oynamıştır. 1910’da Hans Fielchtl sikkeleri, 1924 yılında Fritz Rigele ise buz sikkelerini geliştirmiştir. Buna bağlı olarak, kaya tırmanış ve iniş teknikleri de gelişmiştir.
1907 yılında bir İngiliz dağcı, Tom George Longstaff, Himalayalarda ki, Trisul Dağı‘na (7120 mt.) tırmanarak, 7.000 lik bir zirveye çıkan ilk insan olmuştur.. Doğal olarak’ta her başarı diğer dağcıları, bunun ötesine geçme yönünde tetiklemiştir. Artık gözler 8.000 lik dağlara çevrilmiştir.
1909 yılında bir İspanyol Dağcı, Abruzzi Dükü, Prens Luigi Amadeo, K2 dağına tırmanmaya çalışır ve 6666 metre yüksekliğe kadar ulaşır. Bu yükseklik 8.000 lik bir dağda ki, o güne kadar çıkılan en yüksek noktadır. (Bu rota Abruzzi rotası olarak isimlendirilir.)
1900’lü yılların başı, keşifler dönemi olarak adlandırılabilir. Her alanda dünyayı çılgınca bir keşif yarışı sarmıştır. Amudsen ve Cook kutupları keşfetmeye çalışırken, dağcıların hedefinde ise Everest Dağı vardır. 1921 yılında George Mallory‘nin de içinde olduğu bir İngiliz ekip, bölgenin jeolojik ve topografik analizlerini yapmışlardır. Bu çalışmada George Mallory, Everest zirvesine giden rotayı keşfeder.
1924 yılında George Mallory tekrar Everest‘e gelir. The Wildest Dream adlı filme de konu olan çok dramatik bir tırmanış yapar. George Mallory ve partneri Andrew Irvine, en son zirvenin 100 metre altında iken filme alınırlar ve sonra bir bulut içinde kaybolurlar. Bir daha da onlardan haber alınamaz. Ya ki 75 yıl sonra George Mallory‘nin cesedi bulunana kadar. Bu ikilinin zirveye ulaşmış olmaları kuvvetle muhtemeldir, ancak kesin olmadığı için bu şeref Sir Edmund Hillary‘e aitir. Ancak ister zirve yapmış olsunlar, ister yapamamış olsunlar, bu ikili 8750 metreye kadar çıkarak, Himalaya Dağcılığında çok önemli bir dönüm noktası olmuşlardır.
George Mallory ve karısı Ruth..
1930-1950 yılları arası, II. Dünya Savaşı nedeniyle, Himalayalara ilgi azaldı. Bu periyotta Nazilerin tetiklemesiyle, özellikle Eiger Kuzey yüzü gibi Avrupa’nın son problemlerini çözmek üzere büyük bir rekabet başladı. Ancak buna rağmen Almanlar 1934, 1937 ve 1938’de Nanga Parbat‘a 3 başarısız ekspedisyon düzenlediler.
1950 yılına kadar, uykuya dalan Himalaya dağcılığı, II. Dünya Savaşında ki teknolojik gelişmelere de bağlı olarak, bu tarihten itibaren zirvelerin art arda fethedildiği yeni bir döneme girecektir.