DOĞAYA KAÇIŞ

Doğa sporları çok geniş bir alan ve içinde pek çok farklı aktiviteyi barındırıyor. Bunlardan biri de kampçılık. Dünyada pek çok insan, dağcılığın ya da doğa yürüyüşünün zorluklarına, sıkıntılarına katlanmaktansa, doğrudan arabayla doğaya çıkıp kamp kuruyor. Kimi çadırla, kimi karavanla..

Bu tür kampçılık beni pek açmıyor. Çünkü arabayla gidilebildiği için asla insan eli değmemiş bir doğa parçasına ulaşamıyorsunuz. Yol hemen yanıbaşınızda, gelenler, gidenler.. Bir de yük taşımak sorun olmadığı için her türlü lüks doğaya taşınıyor. (Jeneratör, çanak anten, uydu alıcı ve TV götürülüp, FB-GS derbisinin izlendiğini bildiğim kamplar var.) Böyle doğaya çıkmaktansa evde otururum daha iyi.

Ben sırt çantasıyla sıkı bir yürüyüş yaptığım ve akşam kurduğum kampın ve yediğim yemeğin bir ödüle dönüştüğü kampları seviyorum. Ancak tüm insanlar birbirinden farklı. Ezici bir çoğunluk, benim gibi değil de, efor sarfetmeyi gerektirmeyen kampları seviyor.

Ancak bu arada yeni bir kampçılık türünün de doğmakta olduğunu söyleyebiliriz. Hayatta kalma kampçılığı diyebileceğimiz bu tarzda, sadece bir bıçak alınarak doğaya çıkılıyor . Barınaktan suya ve yiyeceğe, her şey doğadan karşılanıyor. Sabahın köründen gece yatana kadar tam gün çalışmanızı gerektiren, ancak benim kanımın ısındığı bir kampçılık türü.

Araba ile gidilerek yapılan kamplarda, lüks sınırı bazen insanı hayrete düşürecek şekilde aşılıyor. İşte arabanın arkasında bir römork ile taşınan bu lüks römork çadırlara iki örnek.