DAĞCILIĞIN DOĞUŞU
Tarih boyunca, hemen hemen tüm kültürlerde, dağlar yüksekliği nedeniyle tanrıya yakın yerler olarak görülmüş ve kutsal olarak nitelenmiştir. Olimpos gibi… O nedenle de insanlar zirvelerden uzak durmuşlardır..
1741 yılında iki İngiliz, Richard Pococke ve William Windham, Alplerde Chamonix dağına çok ses getiren bir tırmanış gerçekleştirdiler.
1760 yılında İsviçreli bilim adamı, Horace–Benedict de Saussure, Chamonix’e bir gezi düzenledi ve sonrasında, Alplerin en yüksek tepesi Mont Blanc’a ilk tırmanacak kişiye ödül vaadetti. Bu ödül tırmanma girişimlerini arttırdı. Kendisi de 1785 yılında Mont Blanc’a başarısız bir tırmanma denemesinde bulundu.
1786 yılında Chamonix’li iki Fransız, Dr Michel Gabriel Paccard ve Jacques Balmat, Mont Blanc zirvesine ulaşan ilk insanlar oldular. Bir yıl sonra, 1787 de Horace–Benedict de Saussure aynı başarıyı gösteren 3. kişi oldu..
1800’lü yılların başında Alplerin zirveleri bir bir ele geçirilmeye başlandı.
Grassglockner 1800 de, Ortler 1804’de, Jungfrau 1811 de, Finsteraarhorn 1812 de ve Breithorn 1813 de fethedildi.
Ancak dağcılığın bir disiplin, bir spor haline dönüşmesi İngiliz Alfred Wills ile başlar. Wills 1854 yılında Wetterhorn’a tırmandı ve bu tırmanışı, 1856 yılında “Wanderings Among the High Alps’‘ adı altında kitaplaştırdı. (Bu Wetterhorn’a ilk tırmanış olarak lanse edilmesine rağmen, aslında 10 yıl önce 1844 de Hans Jaun ve Melchior Bannholze bu tırmanışı başarmıştı.)
Wills‘in kitabı dağcılığı bir anda popüler yaptı. Bu nedenle 1856’da dağcılığın altın çağı denen dönem başladı…