TEK BAŞINA DOĞA YÜRÜYÜŞÜ

Doğa yürüyüşleri konusunda ülkemizde yaygın bir kanı var. ”Tek başına, özellikle de uzun soluklu doğa yürüyüşlerinin çok tehlikeli olduğu” konusunda. Bu nedenle genellikle grup halinde yürünüyor.

Ama bu sporun daha yaygın ve uzun süredir yapıldığı ülkelerde ise, tek başına doğa yürüyüşü bir tarz olarak karşımıza çıkıyor..  Pek çok kadın-erkek tek başına – diğer bir deyişle solo – yürümeyi tercih ediyor.

Amerika’daki, sert dağlık bölgelerden geçen ve her türlü vahşi yaşamı barındıran 2000 Millik (yaklaşık 3000 km.) ”Appalaccian” yürüş yolunu bile, boydan boya solo yürüyerek geçen pek çok kadın/erkek sporcu var.

Ben de solo yürüyüşün çok önemli olduğunu ve mutlaka her doğa sporcusu tarafından denenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Solo yürüyüşün grup yürüyüşlerine göre pek çok artısı var. Nedir bunlar?

1. MUTLAK BİR ÖZGÜRLÜK

Gurup yürüyüşlerinin mutlaka özgürlüğü kısıtlayıcı bir yönü oluyor. Yürüyüş temponuzu guruba göre ayarlamak zorunda kalıyorsunuz. İstediğiniz yerde mola veremiyorsunuz. Çok beğendiğiniz bir bölgede sırt çantanızı atıp, ayaklarınızı uzatarak doğanın keyfine gönlünüzce varamıyorsunuz. Rota dışına çıkamazsınız. İstediğiniz yerde kamp atamazsınız. Burada bir gün fazla geçireyim diyemezsiniz. Mutlaka diğer partnerlerinizle bir uyum sağlamak durumundasınız. Bir kez sizin istediğniz olduysa, diğerinde partnerinizin istediği ama sizin istemediğiniz bir şeyi yapmak zorundasınız.

Solo yürüyüşte ise tüm kararlar size ait. Bu konuda sınırsız bir özgürlüğünüz var.

2. DOĞAYLA UYUM SAĞLAMA

Grup yürüyüşlerinde doğayla bir uyum sağlamak neredeyse imkansız. Grup ne kadar büyükse bu o kadar zorlaşıyor. Grubun gürültüsü, her türlü hayvanın sizden uzaklaşması için yeterli oluyor. Bir nehirden su içen geyiği, yavrularıyla oynaşan bir tilkiyi, toprağı eşeleyerek yiyecek arayan bir yaban domuzu sürüsünü, grup halinde yürürken görme şansınız hemen hemen hiç yok.  Aynı zamanda sohbet etmeye meraklı bir partner, geçtiğiniz yolları bile farketmemenize, doğanın seslerini duyamamanıza neden olabilir.

Tek başınıza yürürken ise, bastığınız her taşı bile farkeder, doğanın tüm seslerini duyabilir, bazen su içmekte olan ürkek bir geyiği bile doğal ortamında görebilirsiniz.

3. SEZGİLERİN GELİŞMESİ

Grup yürüyüşlerinde yolu bilen bir rehberin arkasından gidiyor olmak, yolu kaybetmeyeceğinizi bilmek, her türlü algınızı kapatıyor ve sezgilerinizin gelişmesine imkan vermiyor. Şunu söyleyebilirim ki, grup halinde 10-15 kez yürüdüğüm bir rotada, zaman zaman bazı yerleri  hatırlayamazken, bir  kez bile yürüdüğüm rotanın tamamının hafızama adeta kazındığını farkettim. Kaybolmamak için her ayrıntıya dikkat etmek, yönünüzü kestirmeye çalışmak sezgilerinizi inanılmaz geliştiriyor.

4. ÇOK DAHA GÜVENLİ BİR YÜRÜYÜŞ

Grup yürüyüşünde zaman zaman sınırlarınızı zorlama durumunda kalabiliyorsunuz. Örneğin 15 kişilik bir gurupla yaptığınız yürüyüşün 20. km’sinde uçurum kenarındaki daracık bir kaya balkonundan geçmek zorunda kalındığını düşünelim. Eğer 14 kişi geçmişse siz de o yolu denemek zorundasınız. Bunu grup yürüyüşlerinde zaman zaman ben de yaşadım, hemen hemen her yürüyüşte de gruptan bazı insanların böyle bir durum içinde kaldıklarını gördüm. Tek başınıza doğa yürüyüşünde ise, buradan geçip geçmemek tamamen size bağlı.Geçemeyeceğinizi hissederseniz 20. km’den bile dönebilirsiniz.

*****************

Solo yürüyüşün olumsuz tarafları yok mu? Elbette var.

1. YALNIZLIK

İnsan doğası gereği, sosyal bir toplum içerisinde yaşar. Yalnızlık, solo yürüyüş içerisinde doğal olmayan tek noktadır. Bir kaç günlük doğa yürüyüşlerinde bu sorun olmaz ama, uzun soluklu yürüyüşlerde kişiden kişiye seviyesi değişmekle birlikte, son derece can sıkıcı olabilir. 30 gün süreyle solo olarak yürüyeceğim Likya Yolu’nda beni en fazla zorlayacak hususun bu olacağını zannediyorum. Bu açıdan Likya Yolu yürüyüşü benim açımdan da büyük bir deneyim olacak. Hissettiklerimi de dönüşte sizlerle paylaşacağım.

2. DAYANIŞMADAN YOKSUNLUK

Grup olmanın bir artısı da dayanışma. Yürürken doğadan gelebilecek hemen hemen hiç bir tehlike yok. Önümüze gelenlerde de tercih yapmak bizim. (Bir heyelan bölgesinden, ya da uçurum kenarındaki kaya balkonundan geçip geçmemek gibi) Ama tehlikede hiç yok değil. Issız bir bölgede rahatsızlanabilirsiniz. Dümdüz yolda düşüp ciddi bir şekilde yaralanabilirsiniz. Bunları kentlerde de yaşıyoruz. Ama kentlerde, bize yardım edebilecek arkadaşlar, hastahaneler var. Solo yürüyüşte bu dayanışmadan yoksun kalıyorsunuz.

Solo yürüyüşün benim deneyimlerime göre artısı ve eksisi bunlar. Görüldüğü üzere artılar çok daha fazla. Hatta kent yaşamından doğaya kaçmamıza neden olan, modern hayattan bizi esas uzaklaştıran solo yürüyüş. Bu kadar artısının yanında, bu kadar kusur da doğal gibi geliyor bana.

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: