CHRISTOPHER MCCANDLESS (INTO THE WILD) – KAHRAMAN MI? AHMAK MI?

mccandless-580

Alaskalı  geyik avcıları, 6 Eylül 1992 tarihinde, barınak olarak kullanılan terkedilmiş bir otobüsün içinde, çürümüş bir insan cesedi buldular. Yapılan incelemeler sonucunda cesedin 24 yaşındaki Christopher Mccandless‘e ait olduğu ve 19 gün önce açlıktan öldüğü anlaşıldı.

Gazeteci John Krakuer, Outside dergisinin Şubat 1993 sayısında, ”Death of an İnnocent (Bir masumun ölümü) adlı bir yazı ile, Christopher Mccandless‘in öyküsünü anlattı. Christopher Mccandless 1990 yazı başında üniversiteyi bitirdikten sonra evi terketmiş, 2 yıl boyunca seyahat ederek ailesi ile tüm irtibatını kesmişti. Bu 2 yıllık seyahatin sonunda da, en büyük hayali olan vahşi doğada yaşamak üzere, Nisan 1992’de Alaska’ya geçmiş ve orada 112 gün yaşadıktan sonra ölmüştü.

Krauker, 1996 yılında da bu öyküyü, ”Into the Wild” adı ile kitaplaştırdı.

Christopher Mccandless‘in geniş kitlelerce tanınması ise, esas olarak ünlü aktör ve yönetmen Sean Penn‘in 2007 yılında çektiği ”Into the Wild” filmiyle mümkün oldu. Hayatını kaybettiği 142 nolu otobüs, bir anda hac yerine dönüştü. Maceraperestler, modern hayattan bunalmışlar, doğa aşıkları akın akın bölgeye anma yürüyüşleri düzenlemeye başladılar. Hatta bu uğurda ölenler oldu. 2010 Ağustos ayında, İsviçreli 29 yaşındaki bir kadın, Claire Ackermann, otobüsü ziyaret yolunda nehri geçerken öldü.  Christopher Mccandless‘e duyulan hayranlık bir anda tavan yaptı.

aaa

Tam da bu esnada Alaska’dan bir itiraz geldi. Anchorag adlı küçük bir şehirde yayınlanan bir günlük gazetede (Alaska Dispatch News) köşe yazarlığı yapan Craig Medred, ”İnto the Wild bir saptırma, bir dolandırıcılık, bir sahtekarlıktır” diye yazdı. Makalesinde Krauker‘i, ”gerçekleri saptırmakla ve bir ahmaktan bir kahraman yaratmakla” suçluyordu. ”Krauker, paranoyaklığa  yatkın bir zavallıyı aldı, onu öldüren nedenleri hiç sorgulamadan, sırf daha fazla satan bir kitap yazmış olmak için kahraman yaptı” diyordu. Hatta daha da ileri gidiyor, Christopher Mccandless için, ”İntahara eğilimli, narsist, serseri, hırsız, kaçak avcı” diyordu. Böylelikle de büyük bir tartışmanın fitilini ateşliyordu. Birden bire pek çok insan, Krauker ve Christopher Mccandless hakkında lehte ve aleyhte yazılar döşenmeye, görüş bildirmeye başladı.

Bunlardan önemli olanlarına bir bakalım.

1. Avcılar, Christopher McCandless‘le birlikte, otobüsün kapısına yapıştırılmış aşağıdaki notu da bulmuşlardı. Not, Gogol‘un bir romanından yırtılan sayfanın arkasına yazılmış ve arabanın kapısına yapıştırılmıştı. Notta şunlar yazıyordu.

”MUHTEMEL ZİYARETÇİLERİN DİKKATİNE..

İMDAT…  YARDIMINIZA İHTİYACIM VAR… YARALANDIM, ÖLÜME YAKINIM VE BURADAN GİDEMEYECEK KADAR ZAYIFIM… TAMAMEN YALNIZIM… BU ŞAKA DEĞİLDİR… TANRI ADINA, BENİ KURTARMAK İÇİN BEKLEYİN… BEN YABAN MERSİNİ TOPLAMAK İÇİN GİDİYORUM, AKŞAMA DÖNECEĞİM… TEŞEKKÜRLER, CHRISTOPHER MCCANDLESS – AĞUSTOS ?”

chris-mccandless_sos_lancastria

Christopher Mccandless‘in çaresizliğini ve haykırışını anlatan bu önemli belge, Krauker tarafından görmemezliğe gelinmişti. Notta yaralı olduğunu yazmasına rağmen,  Krauker bu konuya hiç yer vermemişti. Tüm bunlar Mccandless‘in çaresizliğini ve yakarışını gizleyerek bir kahraman yaratma çabası olarak görüldü. Ayrıca bu notta, Mccandless‘in evi terkettikten sonra sürekli kullandığı ”Alexander Supertramp (Süperberduş)” lakabından da vazgeçtiği ve gerçek yaşama dönme arzusu içinde olduğu görülmektedir.

2. Diğer bir tartışma alanı ise kimlikler ve paraydı. Krauker‘e göre Mccandless, modern hayatla tüm bağını koparacak şekilde kimliklerini kesmiş ve üzerinde ki tüm parayı yakmıştı. Oysa polis tutanaklarına göre, Mccandless’in sırt çantasında, sigorta kimlik kartı, ehliyeti ve 300 $ para bulunuyordu. Yani çok açık bir modern yaşama dönme niyeti vardı.

3. En önemli tartışma ise nasıl öldüğü konusunda çıktı. Adli tıp otopsi raporuna göre Mccandless açlıktan ölmüştü. Bulunduğunda 30 kg. a kadar düşmüştü. Krauker ise onun ölümünü, günlüğünü referans alarak yabani patates tohumlarından zehirlenmeye bağlamıştı. 30 Temmuz günü Mccandless günlüğüne şöyle yazmıştı. ”Son derece zayıfım. Patates tohumları büyük hata… Ayağa kalkmak bile büyük dert… Açlıktan ölmek… Büyük Risk..” Ancak Fairbanks Üniversitesi biyokimya bölümünden Prof. Thomas Clausen 2007 yılında yaptığı testler sonucunda ” tohumların hiçbir zehirli madde içermediğini ve bunlardan kendisinin de yemek istediğini” açıkladı. Tartışma alevlendi. Herkes Krauker‘e yüklendi.Ancak yeni çıkan bir araştırma Krauker‘i kurtardı. Yabani patetes tohumları, sağlıklı bir beslenme düzeni içinde hiç bir toksit etki göstermezken, zayıf beslenme koşullarında, özellikle protein yokluğunda sindirim sistemini felç ediyordu.

4. Diğer eleştiriler ise, Krauker‘in, Mccandless‘in hatalarını hiç görmemesi üzerinedir.

          a. Mccandless, otobüste üç ay yaşadıktan sonra aşırı kilo kaybeder ve işlerin yolunda gitmediğini fark ederek geri dönmeye çalışır. Ancak gelirken kolaylıkla geçtiği Teklanika Nehrini, karların erimesi nedeni ile bu kez geçemez ve otobüse geri döner. Alaska halkına göre bu kabul edilebilir bir durum değildir. Çünkü o noktanın hemen 400 metre altında ve 800 metre üstünde nehir genişlemekte ve akış hızı yavaşlamaktadır. Buralardan kolaylıkla geçilebilir. Onun nehri geçebilek bir yer aramayarak otobüse geri dönmesi anlaşılır bir şey değildir…

Ancak bu konuda  ”Call of the Wild” isimli bir belgesel çeken yönetmen Ron Lamothe, daha önce hiç kimsenin fark etmediği çok önemli bir noktaya dikkat çeker. Mccandless‘in fotoğraf makinasında tab edilmemiş halde bulunan ünlü son fotoğrafında, gömleğinin bir kolu boştur. Muhtemelen kolu gömlek içinde askıdadır. Bu otobüs kapısına yapıştırdığı yaralıyım notu ile örtüşen bir durumdur. Mccandless‘in izinden giden Ron Lamothe, bitkin bir durumdayken ve tek kolla hiç bir yerden Teklanika Nehrini geçmenin mümkün olmadığını düşünmektedir. Aslında daha sonraki yıllarda, otobüsü ziyarete gidenlerden de, Teklanika Nehrini geçerken boğularak ölenler olmuştur (Benim bildiğim 2 kişi). Ayrıca her yıl aynı noktada pek çok insan arama kurtarma ekipleri tarafından kurtarılmaktadır. Tüm bunlar düşünülürse Mccandless’in nehri geçememiş olmamasında bir anormallik yoktur.

Chris_McCandless

            b. Diğer ve en önemli eleştiri konusu Mccandless‘in vahşi yaşam konusunda deneyimsiz ve ekipmansız oluşudur. Onu son gören kişi Jim Gallien‘dir. 28 Nisan 1992 günü, onu arabasıyla Alaska yürüyüşü başlangıç noktasına kadar o getirmiştir. (İroniye bakın ki, 15 yıl sonra çekilen filmde, Jim Gallien rolünü gene kendisi oynamıştır.)  Onun anlattığına göre, yanında çok az eşya ve 4.5 kg. pirinç vardır. Kıyafetleri yetersizdir. Karda yürüyebileceği bir ayakkabısı bile yoktur. Jim Gallen gitmemesi için ona yalvardığını, ancak ikna edemeyince kendi çizmelerini ve bir miktar yiyecek verdiğini söylemiştir. Mccandless‘in, Alaska doğasında bu kadar hazırlıksız  yaşayabileceğini sanması, özellikle de Alaskalılar tarafından tam bir ahmaklık olarak değerlendirilmiştir.

             c. Gene Alaskalılara göre o mevsimde, deyim yerindeyse her yer yiyecek kakılıdır. Açlıktan ölmek anlaşılabilir bir şey değildir.. Örneğin hemen yanındaki nehirde balık tutmaya çalıştığına dair, en ufak bir işaret görülmemektedir.

             d. Bir eleştiri konusuda, Mccandlessin, yanında bir harita ve pusula taşımaması olmuştur. Ancak daha sonra polis kayıtlarına göre yanında harita olduğu anlaşılmıştır. Fakat pusulası yoktur.

5. Pek çok psikiyatr/psikolog, kitaptan ve filmden yola çıkarak, Mccandless‘e şizofreni ve bipolar bozukluk teşhisi koydu.  Bu da hastayı görmeden teşhis koymak olarak değerlendirilip, karşı cenah tarafından şiddetle eleştirilmiştir.

Görüldüğü üzerine Christopher Mccandless’in ölümü epey bir fırtına koparmıştır. Pek çok insan onu idolleştirirken, başta Alaskalılar olmak üzere, pek çok insan da ayakları yere basmayan, hayalperest, deneyimsiz bir ahmak olarak görmüştür.

Benden konuşulanları yazması, yorum sizden.

CHRISTOPHER MCCANDLESS FOTOĞRAF ALBÜMÜ:

Comments
10 Responses to “CHRISTOPHER MCCANDLESS (INTO THE WILD) – KAHRAMAN MI? AHMAK MI?”
  1. emrekurt dedi ki:

    Merhaba Mete abi, filmi izlemiştim ancak gerçek olayları şimdi sizin sayenizde öğrendim. Ben, Christopher Mccandless’ı sonu kötü biten ancak verdiği kararla herkesten farklı olduğunu kanıtlamış yarı deli bir maceraperest olarak adlandırabilirim.

    Beğen

    • Seawolfmete dedi ki:

      Çok hata yapmış, ama 24 yıllık ömre, milyarlarca insanın 80 yılda yaşayamadığı bir hayatı sığdırmış.

      Beğen

  2. hamit dedi ki:

    Filmin bir bölümünde birine alaska ya gittiğinde yanına harita, pusula ve balta gibi şeyleri almak istemediğini sadece orada bulunmayı hayal ettiğini söylemişti.Nehirden sadece balıklar yumurta bırakmaya geldiğinde balık tutabilir.Yılın 365 günü balık bulamaz.Deneyimsiz olduğu doğru olabilir, kendisine 2-3 ay yetebilecek bir geyiği avlayıp etini tütsülemeyediğini izlemiştim.Filmin bir bölümünde de ”Eğer hayatın mantık tarafından yönetildiğini kabul ederseniz yaşamayı yok etmiş olursunuz” demişti.Eğer bu gerçekten onun sözüyse bu söz her şeyi açıklar.Bu olaya mantıkla bakmak saçma bence.Alaskada yaşadığı 112 gün bence bir ömre bedel…

    Beğen

    • Seawolfmete dedi ki:

      Merhaba Hamit Bey,

      Ben de sizin gibi, detayların çok önemli olmadığını düşünüyorum. Mccandless, çok kısa bir sürede, pek çok insanın bir ömür boyunca yaşayamadıklarını yaşamış.
      Aslında belki de yaşamın ne olduğunu sorgulamak gerekir. Yaşam 50 yıl, 80 yıl gibi takvimsel bir süreçmidir? Yoksa yaşadıklarımız ve biriktirebildiklerimiz midir?

      Beğen

  3. devrim dedi ki:

    bence bu adam ahmak bir kahramandı benimde idolümdür kendisi fakat daha ekipmanlı ve tecrübe edinmiş bir şekilde bu işe kalkışsaydı o zaman kesinlikle yaşardı buna hayatım üzerine bahse bile girebilirim

    Beğen

    • Seawolfmete dedi ki:

      Merhaba, ölümüne neden olan deneyimsizlik ve ekipmansızlıktır. Kısa, ancak çok dolu dolu bir hayat yaşadığı tartışmasızdır.

      Beğen

  4. Gıcır yazı komutanım. Ellerinize sağlık, keyifle okudum. Siteye her girişimde kenarda duruyordu bu yazı, kısmet bugüneymiş.

    Geleyim kendi fikirlerime.

    Mccandles idol müdür?
    – Evet.
    Ama açlıktan ölecek kadar akılsız. Buna ne demeli?
    – Maalesef doğru. Ama bir kişinin sınırı çizmesi gerekiyorsa o da Mccandless’tir.
    Sen böyle bir şeyi dener misin?
    – Şartlar bu kadar çetin olmazsa, herkes bunu yapmayı deneyebilir.

    Liked by 1 kişi

  5. doğumert şahakalkan dedi ki:

    merhaba arkadaşlar çok güzel bi konuya temas etmişsiniz bende naçizane bi kaç fikrimi söyleyeceğim öncelikle kitabı okumadım ama filmini izledim hemde defalarca beni en çok etkileyen filmlerin başında gelir .Mccandles hayallerinin peşinden gitmiştir sisteme kurallara şehir hayatının sıkıcı şeylerinden sıkılıp kendini doğa atmıştır bence hangimiz bazen alıb başımızı bi yere kaçmak istemiyoki özelikle filmi izleyenlerin muhakak hayatının önemli bi köşesinde bu fikri saklamıştır . filmin son sahnesindede adam diyo 24 yıllık hayatımı çok güzel yaşadım tanrıya şükrediyorum !

    Beğen

Trackbacks
Check out what others are saying...


Yorum bırakın